Bir bebek olarak dünyaya gözlerimizi açtığımızda, gözlerimizdeki o parıltı; ana rahminin sıcaklığından ayrılıp yepyeni bir dünyayı keşfetme heyecanıyla doludur. Kadın ya da erkek, her insan bu yolculuğa aynı noktadan başlar. Hepimiz doğduğumuz anda aynıyız. Umutlarla büyür, sevinçlerle karşılaşır, hayaller peşinde koşarız. Ancak bu yolculuk boyunca yaşadığımız deneyimler, ailelerimizin imkanları ve bize sundukları değerlerle hayatlarımız bambaşka yönlere evrilir.
Ailenin Hayatımıza Etkisi
Hayatın ilk adımlarında bir çocuğun geleceğini şekillendiren en güçlü etken ailedir. Kimi çocuklar yoksulluğun gölgesinde büyür. Karnını doyurmak, temel ihtiyaçlarını karşılamak için her gün mücadele ederler. Zorluklarla baş etmeyi daha çocuk yaşta öğrenirler ve bu onları güçlendirir. Ancak başarıya ulaşmak, sadece azimle değil, çoğu zaman fırsatlarla ve biraz da şansla mümkündür.
Bazı çocuklar ise zengin bir ailenin parçası olarak hayata başlar. Konforlu evler, güzel giysiler, sınırsız imkanlar içinde büyürler. Fakat bu bolluk bazen onları gerçek hayatın zorluklarına karşı hazırlıksız bırakabilir. Lüks içinde büyüyen bazı insanlar, yaşamlarını daha da konforlu hale getirmek için plan yaparken, temel yaşam becerilerini geliştirmekte zorlanabilirler.
İnançların Rolü
Aileler sadece maddi imkanlarıyla değil, aynı zamanda inançları ve kültürleriyle de çocuklarının hayatlarını derinden etkiler. Dinler, aileler aracılığıyla çocuklara değerler sistemi ve ahlaki bir yol haritası sunar. Ancak inançlar da tıpkı maddi durum gibi, coğrafyaya ve kültüre bağlı olarak büyük farklılıklar gösterir. Çocuklar büyüdükçe kendi doğrularını, inançlarını ve yaşam biçimlerini sorgulamaya başlar. Kimileri ailesinin inançlarını benimser, kimileri ise farklı bir yol seçer.
Farklı Hayatlar, Ortak Son
Sonuçta her çocuk, ailesinin gölgesinde büyürken kendi yolunu da çizer. Nerede doğduğu, hangi inançla yetiştiği, hangi imkanlara sahip olduğu elbette hayatını şekillendirir. Fakat unutmamamız gereken çok önemli bir gerçek var: Her çocuk, kim olursa olsun, bu hayatta bir başkasına yardım edebilir, toplumu daha iyi bir yer haline getirebilir ve kendi hayatını anlamlı kılabilir. Hepimiz aynı son durağa ilerliyoruz. Mesele, bu yolculuğu nasıl yaşadığımızda saklıdır.
Ana rahminden geldiğimiz gibi, bir kefen alıp mezara dönmek belki de hayatın kaçınılmaz gerçeği. Ama bu gerçeği bilmek, hayatı dolu dolu yaşamak ve iyilikle iz bırakmak için bir motivasyon olabilir.
Mezarlıkta Bir Farkındalık
Bir gün, yaşadığım bir olay bu düşüncelerimi daha da derinleştirdi. Deprem ve eşimin sağlık durumu nedeniyle bir süre Mersin’de bulunuyordum. Oğlumla birlikte, "Acıların Kadını" olarak bilinen sanatçı Bergen'in (Belgin Sarılmışer) hayatını anlatan filmi izledik. Filmden sonra oğlum, Bergen’in Mersin Akbelen Asri Mezarlığı'nda yattığını söyledi ve dilerseniz ziyaret edebiliriz dedi. Bu fikri hemen kabul ettim.
Mezarlığa gittiğimizde, önce orada yatan tüm insanlara ve özellikle şehitlerimize dualar ettik. Elbette gidiş amacımız olan Bergen’in mezarını da ziyaret ettik. Ancak asıl dikkatimi çeken şey, mezarlığın yapısı ve oradaki çeşitlilik oldu. Mezarlıkta fakir, zengin, Müslüman, Hristiyan, farklı inançlardan insanlar, şehitler, gaziler, belediye başkanları, temizlik görevlileri… Hepsi yan yana yatıyordu. Sadece şehitlik alanı farklı bir köşedeydi.
Mezar taşlarına baktığımda çok açık bir şekilde hayatın iki yüzünü gördüm. Bazı mezarlar son derece sade ve mütevazıydı. Kimileri ise granitten yapılmış, süslü ve gösterişli mezarlardı. Dikkat ettim ister Müslüman olsun, ister Hristiyan, ister zengin olsun, ister fakir, insanlar toprağın altında eşitti. Ama toprağın üstünde, mezar taşları hala dünyadaki farklılıkları anlatıyordu.
Gerçek Eşitlik Nerede?
Bu gözlem bana bir kez daha şunu hatırlattı: Toprağın altı herkese eşit davranıyor. Kim olduğumuz, ne kadar servet biriktirdiğimiz, hangi inanca sahip olduğumuz orada hiçbir önem taşımıyor. Ama insanlar, sanki bu farklılıkları mezar taşlarında bile yaşatmak ister gibi.
Bu durum bana şu soruyu düşündürdü: Acaba insanlar ahirette de dünyadaki gibi bir ayrım mı yaşayacak?
Farklı inançlara göre ahiret anlayışı değişir. Kimi için ahiret, dünya yaşamındaki davranışlarımızın karşılığını bulacağımız bir yerdir. Kimine göre ise ölüm sonrası tamamen bilinmezliktir. Fakat neye inanırsak inanalım, şurası kesin: Bu dünya, bize verilen bir fırsattır. Belki de en değerli şey, bu kısa yolculuğu nasıl geçirdiğimizdir.
Hayata Dair Bir Hatırlatma
Mezarlıkta gördüğüm farklı mezar taşları, bana insanların dünya hayatını daha adil, daha anlamlı ve daha sevgi dolu yaşaması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Hayat, birbirimizi yüceltmek, destek olmak ve insanlık adına bir şeyler yapabilmek için bir fırsat.
Unutmayalım, hepimiz aynı sona yürüyoruz. Toprağın altı hepimize eşit davranacak. Bu yüzden, toprağın üstünde birbirimize sevgi ve saygıyla yaklaşalım.
Sevgi ve saygı ile yaşayıp, sevgi ve saygı ile anılmanız dileğiyle...
