Uykudan yeni kalkan Nadir emmi saatin kaç olduğunu tahmin etmek için kaleye doğru baktı. (Kaleye benzer kayaların dizili olduğu dağın adı) Güneşin kızıllığı daha yeni yeni ortaya çıkmaya başlamıştı, demek ki saat daha beş-altı civarı idi. Evin dışında yer alan muslukta elini yüzünü yıkadıktan sonra vücudunu saran sabahın ayazını da yiyince uyku mahmurluğunu hepten üzerinden attı.
Daha çocuklar uyuyordu, onları uyandırmadan ahırdan küreğini alarak değirmene doğru yola koyuldu. Bugün su nöbeti sırası onundu, kayısıları ve bostanı sulayacaktı. Erkenden başlarsa hava iyice kararmadan sulama işini bitirebileceğini düşündü ve hark boyunca hem harkı kontrol ediyor, içinde taş, çalı vb. varsa temizliyor hem de köylülerinden önceden sulama yapıp da açık kalmış olan hark ağızlarını kapatıyordu.
Artık kullanılmayan tarihi olmuş denilebilecek değirmenin yanında harkın başına vardığında dünden kalan ve nöbet sırasını savan komşusundan taraftan suyu keserek kendi bahçesine su taşıyacak olan harka yönlendirdi.
Kendisi de harkın içinde akan suyla beraber yavaş yavaş bahçesine doğru geldiği yoldan tekrar dönmeye başladı. Dönüş yolunda tekrar harkı kontrol ediyordu çünkü harkta kaçak veya sızıntı var mı? Diye de kontrol ediyordu. Bahçeye vardığında güneş bayağı yükselmiş ve sabah ayazı da yerini güneşin sıcaklığına bırakmaya başlamıştı. Büyük bir iştahla ağaçlarını sulama başladı. Suyu bir ağaçtan diğer ağaca yönlendirirken suladığı ağacın göletinin ağzını kapatıyor ve iyice sulandığından emin oluyordu. Böylelikle bahçenin üst başındaki üç dört sıra ağacı sulamıştı. Güneş de iyice yükselmişti ki eşi Gültaze evin kapısında durmuş kendisine bağırıyordu. Kahvaltının hazır olduğunu ve çocuklarında çoktan kalktığını haber veriyor ve bir an önce eve gelmesini istiyordu. Kahvaltı süresince sulanması için suyu birkaç ağaca taksim etmiş onların göletleri dolana kadar kahvaltısını yaparak geri işinin başına döneceğini hesaplamıştı.
Sulama işi modern yöntemlerle yapılmadığı için epey meşakkatli bir işti, aslında bir tek sulama değil kayısı yetiştiriciliğinin tamamı meşakkatli işti. Budaması, ilaçlaması, kayısıyı dalından indirmesi, islime yerleştirilmesi için kasalara doldurulması, islimden çıkartılması, islimden çıkan kayısının kurutulması için güneşe serilmesi, birde islimsiz kayısı kurusu vardı ki o da dalından toplandıktan sonra islime girmeden direk güneşe serilirdi. Gün kurusu denilen bu ürün diğerine göre daha sağlıklı olduğundan bu daha çok tercih ediliyordu ama kurutma aşaması yetiştiricileri daha çok oyalıyordu. Kayısı yetiştirmek çocuk yetiştirmek gibidir, her şeyi zamanında yapacaksın. Budamasını, ilaçlamasını, sulamasını, hasadını yoksa verimli bir hasat yapamazsın.
Bu düşüncelerle sulamasını devam ettiren Nadir emmi suyun gittikçe azaldığını fark etti. Oğlu Sinan’a seslenerek hark boyu suyu kontrol etmesi için gönderecekti ama eşi onun köyün içine gittiğini söyledi. Çaresiz kendisi yapacaktı bu işi. Küreği omuzuna atarak hark boyu kontrol ede ede gitti, kendi bahçesinden birkaç bahçe ileride harkın ağzının açıldığını ve suyun bir bölümünün komşusunun bahçesine aktığını gördü. Acaba komşusu mu suyu o yana devirmiş yoksa toprak aşınarak su o yöne akmış. Bunu aklından geçirirken bir yandan da harkın ağzını kapatarak suyun tekrar eski yönüne yani bahçesine doğru akmasını sağladı.
Komşu bahçesinin suyu kesilince komşusunun harka doğru geldiğini gördü ve suyu onun kestiğini anlayarak sinirlenmeye başladı ve komşusunun yanına gelmesini bekledi. Komşusu Nadir emmiyi görmemişti ancak harkın ağzına geldiğinde onu fark edebildi. Nadir emmi komşusuna biraz sitem ettikten sonra işi tatlıya bağladılar, köyde su nöbeti 24 saat olarak belirleniyordu, akşam sulama işi bitince komşusunun suyun tamamını keserek bahçesini sulayabileceğini söyleyerek tekrar sulama işine döndü.
Bahçenin yarıya yakınını sulayan Nadir emmi öğlen yemeğini yemiş olan oğlu Sinan’ı yanına çağırarak hem bir şeyler yemek hem de biraz kestirmek için sulama işini ona devretti, sıkı sıkı da tembihleyerek nasıl sulaması gerektiğini, oğlunun bildiği şeyleri tekrarlamaktan da geri kalmadı.
Eve doğru giderken bostandan neredeyse tohuma kaçacak salatalıklardan iki tanesini kopardı. Elini yüzünü yıkayıp gelene kadarda karısı ona yemek hazırlamıştı. Sofrada boranı, bulgur pilavı, yeşil soğan, maydanoz ve bir kaçta tandır ekmeği vardı. Ekmeğin arasına soğan ve maydanozu koyarak dürüm yaptı, büyük bir iştahla bir lokma ısırdı ve boranı ile bulgur pilavını kaşıklamaya başladı. Karnı doyunca uyku bastırmaya başlamıştı. Biraz uyusa iyi olacaktı, yavaş yavaş da ihtiyarlamaya başladığını düşünüyordu artık eskisi gibi değildi yoruluyordu. Ama olsun Sinan nasılsa kayısıları suluyordu.
Karısında gelirken getirdiği salatalıkları yıkayıp getirmesini istedi. Salatalıklar gelince birde çay bardağı istedi. Cebinden çıkardığı baba yadigârı çakısı ile salatalıkları soyduktan sonra elini divanın altına uzattı, buradan bir şişe çıkarttı. Bu duttan yapılmış boğma rakı idi bu arada karısına bardağı getirmişti. Soyduğu salatalıklardan birisini karısına uzatırken diğerini de kendisi boğma rakı ile birlikte mideye indirdi. Karısı ile de biraz sohbet ettikten sonra bir saat sonra kendisini uyandırmasını isteyerek sırtını yasladığı divana çıkarak uzandı. Biraz yorgunluktan birazda bir bardak rakının etkisi ile hemen uykuya daldı.
Bu bir saatlik uykusunda bile bahçe ile uğraşıyordu. Bu sene de her yıl olduğu gibi ağaçların köküne hayvan gübresi atmış, yaşlanan ağaçları ve dallarını budamış, hastalanan dalları kesip atmış, kuruyan ağaçların yerine yenilerini dikmişti. Kayısılar dalında kötü olmasın diye bakımı yapılmıştı, yaprak açmadan başlamıştı bakımlar. İlk önce daha dallar kuruyken atılan tomurcuk ilacının ardından, adeta beyaz gelinliğini giymiş ağaçlara çiçek ilacı atıldı. Yaprak ilacı, tomurcuk ilacı, çil ilacı, monilya ilacı, ilacı da ilacı ne kadar zararlı varsa onlara karşı ilaçlamalar aksatılmadan yapılmıştı. Bu işler yorucu olduğu kadar maddi olarak da külfetli idi.
Rüyasında kayısı hasadını yapmış, islim işlemlerini tamamlamış hep birlikte kasışı çekirdeklerini çıkartmış kayısıları çuvallara doldurarak satmaya götürmüş parasını da cebine koyarak borcu olan gübre, ilaç vb. paralarını ödemiş ve önümüzdeki dönem için yaptırmayı planladığı damlama sulama tesisi hakkında bilgi almak için firmaları gezmiş hibe destekli banka kredisi için neler yapması gerektiğini öğrenmiş ve bir firma ila anlaşma yapmıştı.
Nadir emmi bu güzel rüyanın etkisi ile uyanmış neşeli bir şekilde sulama işini oğlundan almak için çizmelerini ayağına geçirmişti bile.
Ama nereden bilecekti ki önümüzdeki sene Nisan ayında tüm Türkiye’yi ve de Malatya’yı da, bahçesini de etkileyecek soğuk hava dalgasına maruz kalacaklarını, emeklerinin ve rüyasının boşa çıkacağını. Kayısı üreticilerinin meşhur sözü “Tadımlık bile yok.” gerçek olacağını. Umutların, hayallerin ve rüyaların gerçekleşmesinin bir sonraki seneye kalacağını.