Bu ziyaretler hem sosyal bağları güçlendirir hem de dayanışma ve paylaşma kültürünü yaşatır. Ancak günümüzde bu gelenekler hem şekil hem de sıklık açısından birçok değişime uğramıştır.
Yıllar yıllar önce kapı çalınmadan girilen komşuluk anlayışı vardı, misafire baş tacı muamelesi yapılır, ikramlar sunulurdu. Oturmaya gidilen evde evin büyüğüne saygı gösterilir, sohbetler edilirdi. Çocuklar da bu ziyaretlere katılır ve burada görgü kurallarını öğrenirdi. En basit örneği büyüklerin elleri öpülür, onların hal ve hatırları sorulurdu. Hele hele misafirlerin özelliklede büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak, ayaklarını uzatarak oturmak, izin alınmadan konuşmalara dahil olmak büyük ayıp sayılırdı.
Diyeceksiniz şimdide bu ziyaretler var, var ama bu ziyaretler sanki mecburiyetten yapılan ziyaretler oldu. Şimdilerde bayram, doğum, düğün, ölüm gibi vesilelerle komşular, akrabalar, tanıdık, eş, dost, arkadaş ziyaretleri yapılıyor. Bu ziyaretlerde kısa kesilmeye çalışılıyor. Misafir geldiğinde ilk üç deş dakika hoş geldin, nasılsın faslı yapıldıktan sonra insanlar ya televizyon izlemeye ya da cep telefonları ile uğraşmaya başlıyor. Ziyaretler daha çok önceden haber verilerek yapılıyor, Ziyaretlerin sıklığı azaldığı gibi yerini bazen telefon görüşmeleri, mesajlaşmalar, sosyal medya ya da görüntülü konuşmalar alıyor. Tabiki bunda bu günkü yoğun iş hayatı, şehirleşme ve bireyselleşme etkili oluyor, bunlarda ziyaretleri zorlaştırıyor, genellikle resmiyetten uzak kısa süreli ziyaretler tercih ediliyor.
Ziyaretlerin insanlar arasında sosyalleşme ve dayanışma açısından önemi azımsanmayacak derecede önemlidir. Özellikle yaşlı akrabalar ve komşular için moral kaynağıdır. İhtiyacınız oluğu bir anda destek alırsınız ve kendinizi yalnız hissetmezsiniz.
Köylerde ve küçük kasabalarda çat kapı ziyaretler ve komşuluk ilişkileri hâlâ güçlüdür. İnsanlar birbirini tanır, yardım eder. Düğün, cenaze gibi etkinliklerde topluluk desteği aktiftir.
Kapıların kilitlenmemesi, gelenin buyur edilmesi gibi gelenekler sürer. Kentlerde bu alışkanlık zayıflamış olsa bile kısa sürelide olsa bu tür ziyaretler için zaman ayrılmalıdır.
Günümüzde misafirlik anlayışının yanı sıra komşuluk ilişkilerini zayıflatan yönler de artmıştır bunda da her zamanki gibi yoğun iş hayatı ve şehirleşme, insanların bireyselleşmesi, binalarda asansör kullanımı, güvenlikli siteler oluşturulması, dijital otomatik kapı sistemleri gibi unsurlar etkili olmaktadır. Komşuların birbirini görmeden direk olarak evlerine geçmeleri komşuluk ilişkilerini azalttı. Özellikle doğal afetler ya da zor zamanlarda komşuluk dayanışması hâlâ yaşanıyor. Bunun en yakın örneğini 6 Şubat depreminde yaşadık. Bugün çoğu apartman veya sitelerde birçok kişi artık komşusunun adını bile bilmiyor. Ayrıca çocukların site içerisinde veya sokakta birlikte oynamaması gibi etkenlerden dolayı geleneksel komşuluk alışkanlıkları azaldı. Bayramlarda çocuklar topluca komşu kapılarını çalarak şeker toplardı, bugün bu alışkanlıklarda yok oldu.
Ziyaretler kapının çalınması ile gerçekleşmekte geçmişte buda kapı tokmakları ile olmakta idi. Kapı tokmakları hem işlevsel hem de dekoratif öğeler olarak kullanılırdı. Tokmaklar tarih boyunca çeşitli kültürlerde farklı stillerde tasarlanmışlardır. Genellikle demir, pirinç ya da bronzdan yapılırlar. Geleneksel evlerde veya tarihi binalarda sıkça görülürler. Bu tokmaklar yapıldığı malzemeye veya şekline göre çeşitli anlamları ihtiva ederdi. Örneğin: Aslan başlı tokmaklar gücü ve korumayı simgelerken Osmanlı ve Avrupa mimarisinde yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Halka Tokmaklar ise genelde sade, yuvarlak şekilli tokmaklardı. Tahta kapılarda sıkça kullanılır. Günümüzde de kullanılan modern tasarımlar paslanmaz çelik, alüminyum gibi malzemelerle yapılır. Bunlar minimalist veya geometrik formlarda da olabilmektedir. Bazı tokmaklar el, hayvan, yüz gibi motiflerle süslenmiş sanatsal tokmaklar olarak yapılırlar. Özellikle Osmanlı ve Gotik mimaride göze çarparlar. Osmanlı döneminde kapı tokmaklarının sesi ile eve gelenin kadın mı erkek mi olduğu anlaşılırdı, bunun için kapılarda iki tokmak bulunmakta idi, kadınlar için ince sesli tokmak, erkekler için kalın sesli tokmaklar kullanılırdı. Avrupa’da özellikle gotik tarzda kullanılan tokmaklar ise ev sahibinin zenginliğini gösterirdi.
Zamanla tokmakların yerini elektrik veya pil ile çalışan kapı zilleri aldı. Pil ile çalışan ziller düğmesi döndürülerek veya basılarak çalışan zillerdi. Bunları halen eski evlerde veya nostaljik tasarımlarda görebiliriz. Günümüzde çağın gerekleri doğrultusunda zillerde değişime uğrayarak çeşitli sesler üreten ziller haline geldi. Kanarya sesli, gong sesli, elektronik sesli gibi. Son yıllarda ise Wi-Fi destekli, cep telefonuna bildirim gönderebilen, görüntülü ve sesli ziller rağbet görmektedir.
Günümüzde komşuluk ilişkileri, geçmişe kıyasla hem değişmiş hem de bazı yönleriyle zayıflamış ve ilişkileri doğrudan etkilemiştir. Bunun sonucu olarak günlerce zilimizin çalmadığı ya da bizin başkalarının zilini çalmadığımız olmaktadır. Kısaca o kapı zilleri gereksiz bir süs eşyası gibi duvarda asılı durmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde dinlediğim bir radyo tiyatrosunda eşiyle birlikte yaşayan emekli bir vatandaş bahsettiğimiz bu konudan muzdarip olması nedeni ile sırf komşuları ile tanışmak ve kaynaşmak amacı ile evlerinde kahve bulunmasına rağmen eşinden karşı komşudan ödünç kahve almasını ister. Eşi de komşusunun evde olup olmadığını bilmediğini hatta onu tanımadığını belirterek bu isteğini reddedince emekli vatandaş kendisi gidip komşusunun zilini çalar, kanarya sesli kapı zili çalınca bu zil sesi de çok hoşuna gider. Kapıyı açan komşusu ile tanışıp ödünç kahvesini aldıktan sonra evine döner, birkaç saat sonra aynı kahveyi kanarya sesli kapı zilini çalarak tekrar geri götürüp verir. Böylece komşusu ile tanışmış, komşuluk ilişkilerini başlatmış olur.
Yakında bir bayram kutlayacağız bakalım kaç komşu, kaç akraba, kaç tanıdık, kaç eş, kaç dost, kaç arkadaş kanarya sesli kapı zilimizi çalacak veya biz onların kanarya sesli kapı zilini çalacağız.
Herkese iyi bayramlar…