Hacılar, Allah'ın rızasını kazanmak ve bağışlanma umuduyla Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in sünnetine uygun şekilde telbiye, tesbih ve tekbirlerle dolu manevi bir atmosferde yolculuklarına devam ediyorlar.
Hacılar, Terviye Günü"nü geçirmek üzere Mina'ya doğru akın etmeye başladı. İslam'a göre hacılar, (kıran ve ifrad haccı yapanlar) ihramlı olarak Terviye Günü'nde Mina'ya gelip burada konaklamaları ve ardından Arafat'a çıkmaları müekked bir sünnettir.
Temettü haccı yapan ve umreden ihramdan çıkan hacılar ise, Mekke içinde veya dışındaki yerlerinden yeniden ihrama girerek, 9 Zilhicce günü güneşin doğuşuna kadar Mina'da kalacak, sonra Arafat'a yönelecekler.
Arafat vakfesini tamamlayıp Müzdelife'de geceyi geçirdikten sonra, Mina'ya dönerek "eyyam-ı teşrik" (10, 11, 12 ve 13 Zilhicce) günlerinde Akabe, Orta ve Küçük Cemreleri taşlayacaklar.
Mina'nın tarihi ve dini önemi
Mina, Mekke-i Mükerreme ile Müzdelife arasında, Mescid-i Haram'ın yaklaşık 7 km kuzeydoğusunda yer alan ve sadece Hac döneminde yerleşime açılan kutsal bir bölgedir. Harem sınırları içinde olup, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir. Mekke tarafında "Akabe Cemresi", Müzdelife tarafında ise "Muhassir Vadisi" bulunur.
Mina, Hazreti İbrahim'in şeytanı taşladığı ve oğlu Hazreti İsmail'i kurban etmekle sınandığı yerdir. Peygamberimiz de Veda Haccı'nda bu sünneti devam ettirmiş, hacılar da onun izinden giderek cemreleri taşlamakta, kurban kesmekte ve tıraş olmaktadır.
Mina'daki tarihi yapılar
Cemreler: Hacıların taşladığı üç sembolik nokta.
Hayf Mescidi: Mina'nın güney yamacında, Küçük Cemre'ye yakın bir konumda bulunur. İsmini, dağın eteğinde su yatağından yüksekte olmasından alır. Peygamberimiz ve ondan önceki peygamberler burada namaz kılmıştır. 1987 yılında genişletilerek restore edilmiştir.
Bey'at (Biat) Mescidi: Hicret'ten önce, 12. ve 13. yıllarda Medineli Müslümanların Peygamberimize biat ettiği yerde inşa edilmiştir. Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur tarafından 144 Hicri'de yaptırılmıştır.
Mina'da vahyedilen ayetler
Abdullah bin Mesud (r.a.) anlatıyor: "Mina'daki bir mağarada Peygamber ile birlikteyken, 'Vel-murselati' (Mürselat) Suresi nazil oldu. Onu okurken ağzından henüz çıkmış gibi tazeliğini hissediyordum." (Buhari)
