9955,41%0,07
39,85% 0,11
46,99% 0,07
4269,51% 0,99
6644,83% 0,00
Gazze'nin yazı, kurtuluşun değil yeni bir ölümün doğduğu çadırlarda geçiyor. Kavurucu sıcaklar ruhları eritiyor, annelerin gözyaşları ancak susuzluğu dindirebiliyor, masalarda açlık dolaşıyor; gözler ekmek kırıntıları ya da bir parça ekmek arıyor.
Bu çadırlar, geçici barınak değil, "güneş altında mezar" olarak adlandırılıyor. İnce kumaş, güneşin yakıcılığını engelleyemiyor, nefes almak saatlerce zorlukla mümkün oluyor, gece serinliği ise hayalden ibaret.
Elektrik ve su, artık sadece umutlar; klimalar bir zamanların hatırası, suya ulaşmak ise günlük bir mücadele. İnsanlar ne yeterince içecek su bulabiliyor ne yıkanabiliyor ne de yaralarını temizleyebiliyor.
Tek öğün yemek büyük bir başarı, çocuklar ekmek parçasına hazine gibi bakıyor. Yardım kuruluşları sınırlı destek verebiliyor, ihtiyaç ise katlanarak artıyor.
"Çadırlarımız sığınak değil, üzerimize yanan ateş" diyor Şecaiye'den muhacir Um Muhammed. 50'li yaşlardaki Ebu Vasim, "Dünya bizi görüyor ama görmüyor; sadece küçük bir şey istiyoruz, insan olduğumuzu hissettirecek kadar" diye ekliyor.
12 yaşındaki Huda ise boş bir su şişesinin gölgesinde, "Sadece bir vantilatör ya da soğuk bir bardak su istiyorum, ablamın sıcaktan ölmesini istemiyorum" diyor.
Gönüllü bir doktor ise susuzluk hastalıklarının çocuklarda hızla yayıldığını, sık baygınlık vakalarının olduğunu, durumun ekrandakinden çok daha ciddi olduğunu vurguluyor.
Gazze, insanlığın, uluslararası kurumların ve medyanın sessizliğini kırıp sahaya inmesini bekliyor. Sadece trajediyi kaydetmek değil, onu sonlandırmak için harekete geçilmesi çağrısı yapıyor.
Gazze lüks istemiyor; sadece su, gölge, yiyecek ve elektrik istiyor. İnsani değerlerle muamele görmek istiyor. (İLKHA)