Tarih: 20.06.2025 16:27

Dünya Mülteciler Günü'nde göç politikalarının yeniden gündeme alınması çağrısı

Facebook Twitter Linked-in

MAZLUMDER Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen basın toplantısına; Sığınmacı Hakları Platformu ve Uluslararası STK Federasyonu (ULFED) destek verdi.

"Bu rapor, Türkiye'deki göçmen ve sığınmacıların durumlarını ve karşı karşıya oldukları sorunları gözler önüne seriyor"

MAZLUMDER, ULFED ve Sığınmacı Hakları Platformu'nun ortaklaşa hazırladığı raporun tanıtımının da gerçekleştirildiği basın toplantısında, STK'lar adına basın açıklamasını okuyan Yıldız Önen, "Türkiye'nin göç politikası, çok boyutlu bir olgu olarak göçün başarılı biçimde yönetilebilmesi ve sorunları çözebilmesi için yeniden ele alınmaya ihtiyaç gösteriyor. Bu bağlamda göç ve mültecilik olgusuna rakamların ve istatistiklerin ötesindeki hayatları, uzun yıllardır bölgesel ve küresel krizlerin etkisiyle yerlerinden edilen insanları görecek bir genişlikte bakmak gerek. Hak temelli yaklaşım, aklıselime dayalı bütünleşik bir göç yönetimi açısından da bir gerekliliği ifade ediyor. 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle göç ve mültecilerle ilgili genel tabloyu ortaya koymak ve alanda yaşanan başlıca sorunlara işaret ederek topluma ve karar vericilere bilgi vermek amacıyla hazırladığımız raporu sunuyoruz. Sivil toplum örgütlerinin, akademisyen ve hukukçuların katılımıyla hazırlanan bu rapor, Türkiye'deki göçmen ve sığınmacıların durumlarını ve karşı karşıya oldukları sorunları gözler önüne seriyor. Bu rapor, göç politikalarının insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde yeniden yapılandırılması gerektiğini ortaya koyuyor." dedi.

Yıldız Önen

Hazırlanan raporda; sığınmacıların karşılaştığı bürokratik engellerden adaletsiz sınır dışı işlemlerine, ailelerin parçalanmasından eğitim hakkının engellenmesine kadar çok sayıda yapısal sorun somut örneklerin belgelendiğini ve çözüm önerileriyle birlikte kamuoyuna sunulduğunu hatırlatan Önen, 6 başlık altında özetledikleri raporda yer alan çözüm önerilerini şu şekilde aktardı:

Sivil toplumun ve uzmanların dahil olduğu yeni bir yönetim modeli; raporun en önemli vurgularından biri, göç yönetiminde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, avukatlar ve doğrudan sığınmacıların katılımını içeren bütüncül bir yönetim modeline geçilmesi gerekliliği. Bu kapsamda Göç Danışma Kurulu gibi yapıların işlevselleştirilmesi ve şeffaflık öneriliyor.

"Adli vakaya karışma gerekçesiyle yapılan sınır dışı işlemleri adalet duygusunu zedeliyor"

Yargı kararlarının uygulanmaması ve keyfi uygulamalar; saporda en çok vurgulanan sorunlardan biri, bazı göç idaresi personelinin yargı kararlarını tanımaması ve keyfi uygulamalara imza atması. Mahkeme kararlarına rağmen geçici koruma statüsünün iptal edilmesi, aile bütünlüğünü tehdit eden sınır dışı kararları ve keyfi tahdit kodları bu kapsamda ele alınıyor. Özellikle, 'adli vakaya karışma' gerekçesiyle yapılan sınır dışı işlemlerin, şikâyetçi olan veya mağdur durumdaki kişilerin de cezalandırılmasına yol açarak adalet duygusunu zedelediği belirtiliyor. Avukata erişim, savunma hakkı ve bilgilendirme eksiklikleri; sığınmacıların temel haklara erişiminde en büyük engellerden biri, avukata erişimin kısıtlanması ve yeterli bilgilendirme yapılmaması. Geri gönderme merkezlerinde avukat görüşmeleri kısıtlı sürede, gizlilikten uzak ve sıklıkla tercüman desteğinden yoksun olarak gerçekleştirildiğinin altının çizildiği raporda, savunma hakkının etkili şekilde kullanılması için barolarla iş birliği içinde kalıcı çözüm önerileri sunuluyor.

"Gönüllü geri gönderme formları baskı altında imzalatılıyor"

Gönüllü geri dönüşün zorla sınır dışı etmeye dönüşmesi; geri gönderme merkezlerinde tutulan kişilere gönüllü geri dönüş formu imzalatılması, çoğu zaman baskı altında gerçekleşiyor. Bazı durumlarda, kişiler hakkında devam eden yargılamalara rağmen sınır dışı işlemleri uygulanıyor ve bu kişiler ailelerinden, işlerinden, hayatlarından koparılıyor. Oysa gerçek bir 'gönüllülük' için bağımsız bir gözlemci eşliğinde sürecin yürütülmesi ve kişinin özgür iradesiyle karar verebilmesi gerekiyor.

"Sağlık hizmetlerine erişimde prosedürel gerekçelerle engellemeler yaşanıyor"

Eğitim ve sağlık hakkının engellenmesi; Başta deprem bölgesinden olanlar olmak üzere kayıtlı oldukları iller dışından başka illere göç eden çocukların okullara kabul edilmemesi, raporda yer alan önemli bir insan hakkı ihlali olarak dikkat çekiyor. Benzer şekilde, sağlık hizmetlerine erişimde kimlik durumu ve yol izni gibi prosedürel gerekçelerle engellemeler yaşanıyor. Bu tür uygulamaların, özellikle çocuklar ve engelli bireyler açısından telafisi imkânsız sonuçlara yol açtığı vurgulanıyor.

"Geri gönderme merkezlerini incelemeye, her türlü ayrımcı uygulamanın karşısında durmaya davet ediyoruz"

Geri gönderme merkezlerinde kötü muamele ve şeffaflık eksikliği; geri gönderme merkezlerindeki fiziksel koşullar, kamera kayıtlarının yetersizliği ve kötü muamele iddialarının soruşturulmaması, raporda açık bir biçimde belgeleniyor. Kör noktaların giderilmesi, tecrit uygulamalarına son verilmesi ve şiddet iddialarının etkin biçimde soruşturulması yönünde somut öneriler sunuluyor. Ayrıca bu merkezlerin bağımsız denetim mekanizmalarına açık hale getirilmesi gerektiği belirtiliyor. Kamuoyunu, karar vericileri ve medya temsilcilerini bu çerçeve metni dikkatle incelemeye ve mültecilere yönelik her türlü ayrımcı uygulamanın karşısında durmaya davet ediyoruz.

Gülden Sönmez

"Geri gönderme merkezlerindeki memurların kendilerini idarenin, savcının, mahkemenin üzerinde görüyor"

Basın açıklamasının ardından raporda da yer verilen yargı sistemindeki sorunlara ilişkin konuşan Av. Gülden Sönmez, "Genel olarak gördüğümüz şöyle bir şey var. İdare kendisini tamamen yargının üzerinde bir otorite olarak görüyor. Haliyle bir göç idaresi memuru, rahatlıkla kendisini mahkemenin üstünde, savcının üstünde, yargının üstünde gördüğüne şahit oluyoruz. Bu da doğallaşmış bir davranış gibi karşımızda duruyor. Haliyle avukatlar olarak çoğunlukla trajikomik ancak izah edilemeyen, skeçlere konu olabilecek hadiselere şahit oluyoruz." dedi.

Halim Yılmaz

"Mültecilere karşı nefret üretenlerin suyuna gidilmesi onları memnun edecek politikaların üretilmesinin altından hiç kimse kalkamaz"

Göç politikasının insani eksenden uzaklaşmaması gerektiğini hatırlatan Av, Halim Yılmaz, "Eğer göç politikası insanilikten uzaklaşırsa, ölümler, intiharlar, kamuoyunda infial uyandıran olaylar maalesef artmaya devam edecek. Türkiye, içerisinde bulunduğu coğrafya, tarihi, kültürü ve toplumuyla muhaceret ile sürekli karşı karşıya kalan bir ülke. Toplumun çok az kısmını temsil eden, sadece politik nedenlerle mültecilere karşı nefret üretenlerin suyuna gidilirse ve onları memnun edecek politikalar üretilirse maalesef bunun altından hiç kimse kalkamaz. Diğer yandan Türkiye'nin komşu ülkelerle olan dostane ilişkilerine mültecilerin kurna edilmesi çok yanlış. Devletler kendi aralarında ilişkilerine devam ederler ama zulümden kaçan insanların o zulme kurban vermek Türkiye'ye bir fayda sağlamaz. Tam tersine uzun vadede kara bir leke olarak karşımız acıkabilir." diye konuştu.

Bekir Berat Özipek

"Geçici ilişkiler için mültecilere hukuka aykırı uygulamaların yapılması doğru değildir"

Göç konusunda özellikle yetkililerin yapıldığı açıklamalarda daha çok güvenlikle ilgili konuların yer aldığına dikkati çeken Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, "Bu durum, göç meselesinin diğer yönlerinin de ihmal edilmemesi gerektiğini bize gösteriyor. Sadece sınır güvenliği değil sosyal uyum meselesi de var. Dış politikada yetkililerin bazı devletler geçici ilişkilerinin bozulmaması adına insan haklarına ya da hukuka aykırı, devletin kendi koyduğu kurallara aykırı uygulamalar yapmanın uzun vadede o ülkeye, küresel hedeflerine, kendisine biçtiği role aykırıdır." şeklinde konuştu. (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —