İLKHA’ya, son dönemde işgalci siyonist rejim ile İran arasındaki saldırıları değerlendiren Akademisyen Ahmet Ceylan, işgalci siyonist rejimin İran’a yönelik saldırı yapmasıyla bu hamlenin Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırmak ve İslam coğrafyasının birleşmesini engellemek amacı taşıdığını belirtti.
Küresel güçlerin bölgeye yönelik politikalarında işgalci siyonist rejimi taşeron olarak kullanıldığını ifade eden Ceylan, yaşanan gelişmeleri sert sözlerle eleştirdi. İran’ın nükleer kapasitesinin bu planlara ters düştüğünü vurgulayan Ceylan, İslam dünyasının artık ortak bir bilinçle hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti.
İşgalci siyonist rejimin asıl hedefi hakkında konuşan Ceylan “Siyonist ve terörist israil yönetiminin en temel hedefi, Orta Doğu’da kargaşa çıkarmak ve istikrarsızlık oluşturmaktır. Bu, İslam coğrafyasının birleşmesini, kaynaşmasını, ekonomik olarak refaha ulaşmasını engellemeye yönelik; küresel güçlerle birlikte yürütülen bir projedir ve bugüne kadar bu proje hedefine uygun şekilde çalışmaktadır. Bu projeye ters düşen tek durum İran’ın nükleer kapasitesidir. İşgal rejimi israilin, normal şartlarda İran’la büyük bir problemi olmayabilir, ancak İran nükleer kapasiteye sahip olursa bu, küresel güçlerin kontrolünün dışına çıkar. Bu da projeyi akamete uğratır, suya düşürür. Dolayısıyla proje hedefine ulaşamaz.” dedi.
“İran, bölgesel bir güç olmanın ötesinde, küresel bir güç olması engellenmeye çalışılıyor”
İran’ın bölgesel bir güç olmanın ötesinde, küresel bir güç olmasının engellenmek istendiğini belirten Ceylan “İşin aslına bakıldığında, Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinin de arzuladığı ve desteklediği şey, İran’ın bölgesel bir güç olmanın ötesinde, küresel bir güç olmasını engellemektir. Geçenlerde Avrupa Birliği toplantısında Almanya Başbakanı Friedrich Merz, 'Bizim yapmamız gereken bütün kirli işleri israil yapıyor' dedi. Bu açık bir itiraftır. Esasında bu kirli işleri yapmak isteyen Amerika ve Avrupa’dır. Ancak doğrudan kötü polis olmamak, İslam coğrafyasıyla karşı karşıya gelmemek için bu işe daha önceden teşne olan ve gönüllü olarak yapan israili kullanıyorlar. İşgal rejimi israil bunu tek başına yapabilir mi? Mümkün değildir. israilin küresel desteği, son model hava ve kara silahları olmasa HAMAS’a karşı bile karada savaşamaz. Ödlek, yüreksiz, imansız sözde askerleriyle karada ne İran’la ne de Türkiye’yle savaşabilir.” şeklinde aktardı.
Ceylan, işgalci siyonist rejimin İran’a ilk önce saldırmasıyla Orta Doğu’yu istikrarsızlaştırmak ve İslam coğrafyasının birleşmesini engellemek amacı taşıdığını belirterek “Şu anda İsrail’e 24 saat boyunca uzaydan istihbarat yağıyor. İşgal rejiminin elinde, bir kısmı Amerika, bir kısmı İngiltere, Fransa ve Almanya’ya ait en az 30 tanker uçağı var. Bu uçaklar sürekli İran’a mücavir hava sahasında havada bombardıman yapan israil uçaklarına yakıt ikmali sağlıyor. Muhtemelen bu uçakların içinde ciddi sayıda Amerikan uçağı da var. Bu destekle kesintisiz hava saldırısı düzenlenebiliyor. Bu açıdan bakıldığında israilin İran’a saldırması tamamen İslam coğrafyasının birliğini, dirliğini, ekonomik refahını bozmak; bölgeyi istikrarsız hale getirmek ve böylece hem siyasi, hem ekonomik, hem de askeri alanda birbiriyle çekişen, enerjisini tüketen bir coğrafya oluşturmak amacındadır. Zaten küresel güçler de bu kaostan nemalanıyor. israilin de kendine göre hedefleri var. Dicle’den Fırat’a, oradan Nil’e kadar uzanan bölgede Tanrı (Yahova) tarafından kendilerine vaat edildiğine inandıkları topraklarda yeni bir israil imparatorluğu kurmak istiyorlar. Bugün Amerika’da 20-30 milyon Hristiyan siyonist bu tezi destekliyor. Küresel güçler de bu plan üzerinden siyasal, askeri ve ekonomik menfaat elde ediyor.” ifadelerini kaydetti.
“Bugün İran hedefte olabilir ama yarın Türkiye'nin sırada olmayacağının garantisi yoktur”
İran’ın işgalci siyonist rejimine saldırmasıyla İslam ülkelerinin birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getiren Ceylan “İran’ın işgal rejimine saldırmasıyla diğer İslam ülkelerinin de İran’a destek vermesi gönlümüzün arzu ettiği bir durumdur. Ancak İslam ülkeleri arasında ciddi bir zihinsel ve akidevi parçalanmışlık var. Bu parçalanmışlık aynı zamanda etnik bölünmelere de yol açmıştır. Daha kötüsü ise İslam coğrafyasındaki bazı hükümetler, doğrudan bu küresel güçler tarafından oraya getirilmiştir. Mesela Sisi bunun en bariz örneğidir. Suudi Arabistan sermayesi, Avrupa Birliği ve Amerika’nın askeri-siyasi desteğiyle Mursi’yi devirip yerine gelmiştir. Bugün israilin güvenliği için önemli bir konumdadır. Dolayısıyla bu zihinsel parçalanmanın ortadan kaldırılması gerekir. Artık İslam coğrafyasındaki bütün hükümetlerin şunu öğrenmesi lazım, eğer bugün sıra kendilerinde değilse, bu sadece ertelenmiştir. Bugün İran hedefte olabilir ama yarın Türkiye'nin sırada olmayacağının garantisi yoktur. Bu küresel güçler kendilerine bağlı hükümetler istiyor. Eğer Türkiye’de onların dediğini yapmayan bir hükümet gelirse, müdahale etmelerine gerek kalmaz, içeriden işgal ederler. O yüzden öncelikle akidevi birlik sağlanmalı. Türkiye'nin bu konuda çok çalışması, diğer Müslüman ülkelere de ‘Sıra sizde’ gerçeğini anlatması lazım.” diye konuştu.
“Sadece İran, Türkiye, Pakistan ve Körfez sermayesi bir araya gelse, çok büyük bir süper güç oluşabilir”
Ceylan, güçlü İslam ülkelerin birleşmesi halinde hiçbir İslam düşmanının Müslümanlara zarar vermeye bile yetinemeyeceğini ifade ederek “Müslüman ülkelerin güçlerini birleştirmesi gerekir. Geçenlerde Trump’ın Orta Doğu ziyaretinde Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt gibi ülkelerden 3,2 trilyon dolar haraç alıp gitti. Bu para, tüm İslam coğrafyasının ihyası için yeterlidir.Demek ki Suudi Arabistan’da, Kuveyt’te, BAE ve Katar’da büyük bir sermaye var. Türkiye’de insansız hava ve deniz aracı sanayi ciddi şekilde gelişmiş durumda. Dünyada satılan her 3 İHA’dan 2’si Türkiye’den. Türkiye, bu alanda lider konumda. İran ise füze sanayinde dünyada ilk 7-8 ülke arasında. Pakistan da nükleer güce sahip. Sadece İran, Türkiye, Pakistan ve Körfez sermayesi bir araya gelse, çok büyük bir süper güç oluşabilir. Bu durumda değil israil, onun arkasındaki ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya bile İslam coğrafyasına zarar veremez. Ama ne yazık ki şu anda zihinsel parçalanmışlık, siyasal birlikteliği engelliyor. Geçmişte herkesin hataları olmuştur; İran’ın, Türkiye’nin, Arapların… Nereden dönülürse kardır. Dolayısıyla öncelikle bu zihinsel bölünmenin ortadan kaldırılması gerekir. İkinci olarak, bu tehlikenin bütün Müslümanlar için geçerli olduğuna tüm yöneticilerin ikna edilmesi şarttır. Üçüncü olarak ise güçlerin birleştirilmesi gerekir. Bu şekilde İslam coğrafyası yeniden şerefli bir konuma gelebilir.” şeklinde vurguladı.
“Gazze’de bombalanmadık hastane bırakmayan işgal rejimi kendi hastanesinden söz edemez”
İşgalci siyonist rejimin Gazze’de yaptığı katliamların dünya gündeminden düştüğünü, İran saldırıları bahanesiyle dikkatlerin başka yere çektiğini ifade eden Ceylan ”Gazze’de bombalanmadık hastane bırakmayan işgal rejimi, İran’ın kendi hastanesini vurduğunu iddia ediyor. Siyonist mantık ilginçtir: En büyük zulmü yapar ama sürekli mazlum rolü oynar. Tarihte Gazze katliamı kadar çok sayıda kadın ve çocuğun öldürüldüğü, sivilin haksız yere katledildiği bir olay yoktur. Bu konuda konuşacak en son ülke israildir. İran, askeri bir hedef olan istihbarat merkezini vurdu. Füze, bin 800 kilometre uzaktan geldi ve 50 metre sapma ile yakındaki bir hastaneye zarar verdi. Bunu bahane eden israil, Gazze’de ayakta hizmet veren tek hastane bırakmadı. Hepsini yerle bir etti. İçinde doktorlar, hastalar, sivillerle birlikte binlerce kişiyi şehit etti. 230 civarında gazeteciyi öldürdü. BM yardım görevlilerini katletti. Daha dün, sözde yardım bahanesiyle sivilleri toplayıp insansız hava araçlarıyla 90 kişiyi şehit ettiler. 55 binden fazla sivili, bunların 20 bini çocuk olmak üzere katlettiler. Üstelik hâlâ utanmadan, İran hastane vurdu diyerek dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.”
İşgal rejimin durdurulabilmesi için Gazze’de yapılan katliamlara karşılık kısasa kısas uygulanması gerektiğini savunan Ceylan “İşgal rejimi israilin durdurulabilmesi için, Gazze’de ne yaptıysa ona karşılık olarak kısasa kısas uygulanmalıdır. Elbette kadın, çocuk, yaşlıların öldürülmesi insanlık dışıdır. Ancak karşı taraf insanlıktan anlamıyorsa, insanlık kurallarını çiğniyorsa mütekabiliyet esasına göre karşılık verilmelidir. Aksi halde bebekleri katletmeye devam edeceklerdir.Maalesef israilin İran’a saldırması, Orta Doğu’daki istikrarsızlığı yeni bir aşamaya taşımıştır. Bütün dünya bu konuyla meşgulken israil Gazze’de çocukları, kadınları, yaşlıları öldürmeye devam ediyor. Artık kimse oralı bile değil. Çünkü herkesin gözü israil-İran savaşında. Dünya basını siyonistlerin kontrolünde. israilde ticaret merkezi, hastane vuruldu haberleri servis ediliyor ama o binanın aslında Mossad ya da Savunma Bakanlığı binası olduğu gizleniyor.” ifadelerini öne sürdü.
Ceylan, Gazze’nin ve Filistin’in hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini vurgulayarak “Bu süreçte Gazze’yi, Hamas’ı, Filistin halkını unutmamak lazım. Kalbimiz, duamız ve imkân dahilindeki yardımlarımız onlarla olmalıdır. Nerede olursak olalım Müslümanların birlikteliğine önem verelim. Geçmişin kirli çamaşırlarını ortaya dökmenin anlamı yok. Herkesin hataları var. Ama Müslüman kardeşliğini, İslam kardeşliğini, beraber olmanın gücünü ortaya koymamız gerekiyor.” dedi.
“Kürtlerle Türkler İslam hukuku çerçevesinde birlik olduğunda yeryüzünün en şerefli milletleri olmuştur”
Son olarak Ceylan, Kürtlerle Türklerin ümmetçe hareket etmesi gerektiğini belirterek “Tarihte Kürtlerle Türkler İslam kardeşlik hukuku çerçevesinde birlikte hareket ettiklerinde, her ikisi de yeryüzünün en şerefli milletleri olmuştur. Araları bozulduğunda, Arapların da dahil olduğu bütün Müslüman halklar ezik bir konuma düşmüştür. Son 150 yıldır bu ezikliği iliklerine kadar yaşadılar. Daha ne kadar yaşayacağız? Yeter artık. Kardeş olmanın bilincine varalım. Siyonistlere ve küresel güçlere alet olmaktan kurtulalım. Kişisel menfaatleri değil, ümmetin menfaatini önceleyelim. Bu umut ve dileklerle, inşallah yeni bir dünyaya adım atarız.” ifadelerine yer verdi. (İLKHA)